Online terapi seansları nasıl yapılır?

Yazılar

Ergenler için Akılcı (Rasyonel) Duygucu Öz Belirlenim Ölçeği

Link: Adob_yonerge ve olcek_muratartiran_rasyonel psikoloji_bilissel davranici terapi_rasyonel terapi olcek

İngilizcesi: RESD-A English

Ölçeğin Teorik Alt Yapısı: Ölçek Rasyonel Duygucu & Bilişsel Davranışçı Terapi’nin (Rational Emotive Behavior Therapy & Cognitive Behavior Therapy) ABC modeline uyumlu halde A’lar (stres verici olay ve durumlar) karşısında B’leri (irrasyonel inanışları) ölçer. Ölçerken Öz Belirlenim Kuramı’nda belirtilen (Self Determination Theory) insan psikolojisinin üç temel ihtiyacı olan özerklik, yetkinlik ve ilişkili olma ihtiyaçlarının karşılanıp karşılanmadığına bakar. Her bir üç temel psikolojik ihtiyaç için 3’er senaryo verilmiştir. Dolayısıyla ölçek 2 BOYUTLU kullanılabilir: İrrasyonel inanışları veya üç temel ihtiyacın ne oranda tatmin edilip edilemediği ortaya konabilir.

Ölçeğin Amacı: ADÖB ölçeği ÖBK’daki özerklik, ilişkili olma ve yeterlilik ihtiyaçlarına ilişkin olarak ergenlik çağındaki bireylerin akılcı olmayan inanışlarını ölçmektedir. Ölçeğin hazırlanma aşamasında Akılcı Duygucu Davranışçı Kuram (ADDK) ve Öz-Belirlenim Kuramı (ÖBK) temelinde yükselen alanyazından yararlanılmıştır. ADÖB, ADDK’de belirtilen akılcı olmayan inanış yapılarının ÖBK’de belirtilen üç temel psikolojik ihtiyaç sınıflamasında ergenler ve erken dönem genç yetişkinler yaş grubunda ölçülebilmesine olanak tanıyan bir ölçüm aracıdır. Ölçek, belirli durumlara ilişkin oluşturulan basit senaryolarla ilgili olarak bireylerin akılcı olmayan inanışlara ne kadar sahip olduklarını belirleme esasına dayalı olarak oluşturulmuştur. Öz-Belirlenim Kuramı’nın ortaya koyduğu temel psikolojik ihtiyaç (özerklik, yeterlilik ve ilişkili olmak) (Ryan ve Deci, 2001, 2008) ADDK’deki dört akılcı olmayan inanışla ölçülmesi amaçlanmıştır. Bunlar 1) aşırı talepkarlık, 2) rahatsız olmaya/zorluklara gelememe, 3) dehşetleştirme/korkunçlaştırma ve 4) kendini/ diğerlerini/hayatı tek bir derecelendirme ile değerlendirme (Ellis, 1958, 1962, 2003). Senaryolar hazırlanırken ergenlerin yaşantıları dikkate alınmış, gerek okullardaki rehberlik ve psikolojik danışmanlık uzmanlarına gerekse bu yaştaki çocuklara fikirleri sorulmuştur.

Yöntem bölümü için istatistiki bilgi: ADÖB’ün 51 maddesinin psikometrik nitelikleri test edildi. Bu çalışma, klinik (N=220) ve klinik olmayan (N=383) örneklem üzerinde gerçekleştirildi. ADÖB’ün faktör yapısını, güvenilirliğini ve yapısal geçerliliğini değerlendirmek için dört çalışma gerçekleştirildi. Bu çalışmada, geçerlilik ve güvenilirlik analizleri araştırmanın hipotezini desteklemiş ve olumlu sonuçlar vermiştir. Açımlayıcı ve doğrulayıcı faktör analizleri üç faktörlü yapıyı işaret etmektedir. Eklerde rapor edildiği gibi, hem klinik olmayan hem de klinik örneklemde madde düzeyinde gerçekleştirilen açımlayıcı faktör analizleri, özellikle klinik örneklem veri setinde çok açık bir şekilde üç faktörlü yapıyı ortaya koymuştur. Güvenlirlik analizleri iç tutarlılık değerlerinin ölçeğin alt grupları arasında .76 ve .88 arasında değiştiğini göstermektedir. Test-tekrar test yöntemine dayalı güvenilirlik katsayıları ise özerklik ihtiyacı akılcı olmayan inanışları boyutu için .88, ilişkili olma ihtiyacı akılcı olmayan inanışları boyutu için .77, yeterlilik ihtiyacı akılcı olmayan inanışları boyutu için .91 olarak tespit edilmiştir. Bu sonuçlar ADÖB’ün test-tekrar test güvenilirliklerinin yüksek olduğunu ve ölçeğin kararlı ölçümler yapabildiğini göstermiştir. Dış kriter geçerliliği çalışmasında ADÖB’ün şu ölçeklerle ilişkisine bakılmıştır: Reynolds’un Ergenler İçin Uyum Süreçleri Taraması Ölçeği (REİDTÖ), Duygu Durum Rahatsızlıkları Profili Ölçeği (DDRP), anne ve babadan algılanan Temel Psikolojik İhtiyaçlar Ölçeği (TPİÖ). Sonuçlar ADÖB’ün bu üç ölçek ile orta ve yüksek derececede ilişkisi olduğunu ortaya koymuştur.

Puanlama Yönergesi

Özerklik İrrasyonel İnanışları için 18 madde

İlişkili olma İrrasyonel İnanışları için 18 madde

Yetkinlik İrrasyonel İnanışları için 15 madde vardır.

Ölçeğin bulunan ters maddeler: Ölçekteki tüm maddeler tek yönlüdür (negatif), tersten puanlama yoktur.

Ölçeğin Değerlendirilmesi: Ölçekten en yüksek alınabilecek puan 51 x 5 = 255, en düşük alınabilecek puan 51’dir. Değerlendirme her bir psikolojik ihtiyaç için (özerklik, yetkinlik ve ilişkili olma) ayrı ayrı yapılmalıdır.

Örneğin bir ergen eğer ilişkili olma (aidiyet) ihtiyacı irrasyonel inanışlarından yüksek puan (72 puan ve üzeri) almış ise bunun anlamı bu psikolojik ihtiyaçlarını karşılamakta irrasyonel inanışları vardır demektir. Bu irrasyonel inanışları bu ihtiyacını karşılamakta onun önünde engel teşkil ediyor demektir.

Eğer bir başka ergen birey eğer oldukça düşük puan almış ise (18-24) bunun anlamı yetkinlik ihtiyacını karşılamakta kayıtsız kalmaktadır, ve klinik olarak motivasyonu, istekliliği ve enerjisinin neden düşük olduğunun araştırılması uygun olacaktır.

24-72 puan arası aralığında bir puana sahip ise ergen bireyin yeterlilik ihtiyacı irrasyonel inanışları normal düzeyde karşılanmaktadır ve ergen birey genel olarak bu konuda testi yaptığı dönem itibarı ile bir problem yaşamaktadır.

İzin için iletişim adresi: info@rasyonelpsikoloji.comYayın tarihiKategorilerMakaleler ve Kitap ÖzetleriAkılcı (Rasyonel) Duygucu Öz Belirlenim Ölçeği içinbir yorum yapınDüzenle”Akılcı (Rasyonel) Duygucu Öz Belirlenim Ölçeği”

Rasyonel & Bilişsel Davranışçı Terapistinin Nitelikleri

BAŞLICA RDDT ve BDT TERAPİ BECERİLERİ*

Psikoterapinin diğer kollarında olduğu gibi RDDT’te de başlıca terapist nitelikleri, terapötik ilişkiyi kurmaya ve terapötik kazançları üst düzeye çıkarmaya yardımcı olur. Aşağıda Rogers (1951) ve Chalkhuff (1969) tarafından tanımlanan bazı terapist karateristiklerini listeledik.

Empati, karşıdaki insanın yaşadığı şeyi doğru bir şekilde algılayabilmek ve kendi algılarımızla iletişim kurmaktır. Empati kuran terapist danışanların duygu durumlarını tam olarak algılayabilmek için sadece konuştukları kelimelere değil, aynı zamanda davranışlarda konuşmadıkları  şeyi de algılamaya çalışır.

Saygı, terapistin danışanlarına, onların ne tür davranışlar içerisinde olduklarına bakmadan ve bunları bir kenara ayırarak göstermiş olduğu derin ve gerçek bir değerde açık hale gelir. Aslında danışanın sadece yaşamda ‘var’ olması bu saygıyı hakettiğini gösterir. Saygılı bir terapist olarak ne reddedersiniz inancını harekete geçirirsiniz.

Somutluluk, terapistin danışanın problemleri üzerinde çalışırken özgülüğünü ifade eder. Detaylara dikkat edilmesi gereken şey açıktır: terapist danışanın deneyimlerini öğrenmek için kesin ve spesifik detayları sorar. Terapistler, sık sık çok spesifik örnekler sorarlar ve danışanı bu durumların kapsamlı bir analizini yapmaya yönlendirirler.

  • Değişimin Aşamaları

Proschaska (1999), psikoterapide danışanların değişim süreçlerini açıklamak için birkaç farklı süreci tanımladı. Bunlar; Bilinçlendirme- Yükseliş, Öz- Değerlendirme, Dramatik rahatlama, Kendini özgürleştirme,  Karşı- Şartlandırma, Uyarıcı kontrolü ve Pekiştirme olmak üzere 7 farklı süreçtir.

Seansın Unsurları

Bilişsel – davranışsal model içinde bir seans formatı vardır ki amacı her seansta terapinin bütün unsurlarının gerçekleştirildiğini sağlama almak ister. Öncelikle, bir seans formatı tedaviye yeni başlayan danışana yardımcı olacaktır. Birçok danışan için sonraki terapi seanslarında terapi saati boyunca ne beklentisi içinde olacaklarını bilmeleri onları rahatlatır

Bir Seansın Ana Hatları

RDDT, diğer aktif – yönlendirici terapiler kadar yapılandırılmıştır ve seansın ana hatları size daha yapılandırılmış   seans yapmanıza yardımcı olabilir.  Eğer terapinizin ilk ve son kısımları düzenli olursa, orta bölüm çok daha yumuşak olacaktır. Bu bölümde terapistten beklenen beceri gündemi sağlamaktır. Albert Ellis, seanslarına başladığında ‘Haftan nasıl geçti?’ gibi açık uçlu sorular sormamaya özellikle dikkat ederdi. Danışanlarına ‘Bugün hangi problemi konuşmak istersin?’ gibi sorularla gündemi belirlerdi.

  1. Bir önceki seansta yapılanlar
  2. Kontroller
  3. Yapılacak yeni işler
  4. Ev ödevi kontrolü
  5. Gündemi belirleme
  6. Yapılan işin özeti
  7. Ödevin kontrolü
  8. Kapanış soruları

Her seansta bu modeli uygulamanız gerekmediğini not alın. Bu model şudur: sadece bir modeldir, bir zorundalık değildir.  Örnek teşkil eder, illa ki yapılması gereken bir şey değildir. Bazı seanslar danışanın konuyla alakalı geçmişini dinlemek için adanabilir; aynı şekilde bazı seanslar sıcakkanlı bir dinleme yapılarak, danışmanlık verilerek ya da bilgi sağlayarak geçirilebilir. Bu tür uygulamalar RDDT’nin yelpazesinde vardır.

*Özet: Kaynakça: Rasyonel Duygucu Davranışçı Terapi Uygulamacısının Bir Kılavuzu (Editör ve Çeviren: DR. MURAT ARTIRAN)

Önemli not: Bu yazının tüm hakları Dr. Murat Artıran’a aittir. Yazının tamamı başka bir kaynakta (ödev, site, makale, kitap vb.) KULLANILAMAZ.Yayın tarihiKategorilerMakaleler ve Kitap ÖzetleriDüzenle”Rasyonel & Bilişsel Davranışçı Terapistinin Nitelikleri”

Kendinizi nasıl mutlu edersiniz

Kitap Özeti

Derleyen Dr. Murat Artıran

Rasyonel Duygucu Davranışçı Terapi perspektifinde

Kendinizi nasıl mutlu edersiniz

İster miydiniz?

  • Size mutluluğu getirecek düşünce yapılarına kavuşmayı..
  • Güçlükler karşısında daha az engellenmiş hissetmeyi..
  • Aşırı kaygı, öfke, aşırı üzüntü, kendine acıma duygularıyla baş etmeyi..

Bu kitap danışanlar için Dr. Albert Ellis’in kaleme aldığı !kendine yardım’ kitabıdır. Kişisel gelişim kitabı gibi algılanmamalıdır.

Bu kitap ‘…..,başınıza gelen ya da sizin ortaya çıkardığınız ‘‘kötü’’şeylere karşın, bu konuda kendinizi nasıl hissedeceğinize ve nasıl davranacağınıza ilişkin bir seçme şansınızın olduğunu göstermek’  üzere yazılmıştır.

Aynı zamanda kitap daha iyi hissetmek, daha iyi olmak ve ve daha iyi kalmak için bazı ipuçları vermektedir. olan Daha iyi hissetmenin yollarından birine örnek verecek olursak, birbirinin içine geçmiş birkaç şeyi birden yapmanızı, örneğin düşünme ve hissetme biçiminizi değiştirmeniz gerekir.Bunu bir terapistten ya da baika birinden yardım almadan kendi kendinize ‘Kendini koşulsuz kabul etme (KKK)’ tekniği ile başarabilirsiniz. Kendini koşulsuz kabul etme, iyi şeyler yapmadığınız ve önem verdiğiniz diğer insanlar sizden nefret ettikleri zaman bile, kendini kabul etmek demektir.

Hayatta yaşadıklarımızın bir çoğu bizi rahatsız eder, Dr. Ellis kitabında ise ‘Kendinizi siz rahatsız ediyorsunuz!’ diye bize cevap verir. İnsan rahatsızlığına ilişkin Rasyonel Duygulanımcı Rasyonel Terapi kuramı(RDDT)  çoğu insanın ve pekçok terapistin özellikle de psikanalistlerin ‘sağduyu’yla vardığı kuramdan çok farklıdır.

Üzüntü yaratmayı reddetmek

RDDT kuramı, özünde, sırf başımıza gelen sarsıcı olaylar yüzünden rahatsız olmadığınızı, bu sarsıntılar nedeniyle kendinizi boş yere üzmeyi seçtiğinizi söyler. Evet seçim yapan, psikolojik açıdan vereceğiniz tepkiyi oluşturan kişi sizsiniz ve ne mutlu ki, kendinize üzüntü yaratmayı reddetmeyi ve daha sağlıklı tepki verme yollarını kullanmak üzere çalışmayı seçebilirsiniz.

Yalnızca kendin iyi hissetmek yerine, daha iyi olmanın en seçkin yolu iş görmeyen duyuş ve davranışınızı kısmen kendiniz yarattığınız ve yapılandırdığınızı kabul etmektir. Bunun için mutlaka başarılı olmanız, diğer insanlardan iyi davranışlar görmeniz ve hoşunuza gidecek yaşam koşullarıyla karşılaşmanız gerektiğini  ısrarla söylediğinizi fark edip sonra da bu akılcı olmayan, size zarar veren ve zrunluluklar yaratan düşünceleri gerçekten bırakabilirsiniz.

Freud ve  kızı Anna’nın açıkça gösterdikleri gibi, insanlar çoğu zaman kendilerini savunma amacıyla ve dürüstlükten uzak hareket ederler ve kendilerine yaptıkları zararlı şeyleri görmemeyi gayet güzel becerirler ya da bunları görür, ama bu konuda birşeyler yapmayı ihmal ederler.

İnsanlar kendilerini rahatsız ettikleri zaman genellikle mizah duygularını yitirir ve olan biteni fazlasıyla ciddiye alırlar. Toplumsal ilişkilerinizde, işinizde ve ve hatta eğlenceli uğraşlarınızda kendini gösteren sorunlarla uygun bir biçimde aşa çıkmak istemeniz normaldir. Ancak bunları fazla ciddiye aldığınızda ve ihtimal ne kadar düşük olursa olsun,herhangi önemli bir projede başarısız olmanızın sonuçlarını abarttığınızda, kendinizi üzme eğiliminiz artar.

Öte yandan, sorunlarla karşı karşıya kaldığınızda bunları bilinçli bir biçimde hafife almak da çare değildir; hatta, bunları hafife almanız sizi önemli bir çözüm yolu bulmaktan uzaklaştırabilir, ancak hafife almanın da önemli avantajları vardır.

Olan biten şeylere mizahi açıdan bakmak,

  • Kendinizi yıkılmışlık ve çaresizliğe sokmanızı önler,
  • Sizi karanlık sonuçlar yerine seçenekleri görmeye zorlar,
  • Olayları yalnızca siyah ve beyaz diye sınıflandırmanızın önüne geçer,
  • Yaşamınıza bir oyun duygusu katar,
  • Olayların yalnızca kötü tarafını görmek yerine, kendinizin ve başkalarının davranışlarınıza gülmenizi sağlar,
  • Sizin ve diğer insanların balonunu söndürür,
  • Size duygularınız üzerinde gerçkten denetiminiz olduğunu gösterir,
  • İş görmez modellerinizden bazılarını etkileyici biçimde durdurur,
  • Zor insanlar da dahil olmak üzere herkesle daha iyi ilişk kurmanızı sağlar,
  • Size insani zaafların evrensel olduğunu gösterir.

Dr. Ellis, RDDT görüşmelerinde, özellikle de Grup terapilerinde mizahtan her zaman bol bol yararlandığını ifade eder. Söz konusu terapi görüşmelerinde, insanların kendi kendilerine icat ettikleri ‘gülünç’ sorunlarla ilgili mizahi yorumlar yaparak insanların neşlendiğini söyler. Bunun sonuçlarının iyi olduğunu ve hastalarının zayıflıklarını daha az kasvetli görmeye başladıklarını düşündüğünü belirtir.Aynı zamanda kitabında rahatsız edici ruh durumlarındayken deneyebileceğiniz akılcı mizahi şarkılarından örnekler bulabilirsiniz.

Kitabın Daha iyi olmak  bölümündeki  bazı alt başlıklar; In vivo Duyarsızlaşmayı kullanma: Akılsızca korku duyulan olaylarla karşı karşıya kalma, Riske girme yöntemlerini kullanma,  Zor durumlardan kaçmamak, Etkinlik ödevini kullanmak… şeklindedir. Bu bölümleri a.ıklarken Dr.Ellis hikayeci anlatım tarzıyla bazı seanslarından örnekleri okuyucularıyla paylaşmıştır.

Bir vaka örneği

Kötü bir evlilik, ortaklık ya da iş gibi zor bir durumda kaldığınızda, doğal eğiliminiz kötü olanı bırakıp ondan ayrılmak ve daha iyi bir duruma yönelmektir. Alçak bir ortakla çalışmak kötü olabilir ama başarılı bir işi bırakmak daha kötüdür.Dağınık bir kocayla evli kalmak sıkıcı olabilir ama bağımsız bir geliriniz yoksa ve iki küçük çocuğunuz varsa, ondan ayrılmak daha sıkıcı olabilir.

…….. Ron bunu yaptı. Karısı Edna’yla birliktekalmanın iyi ve kötü yönlerine iyice baktı. On yıllık bir evliliğin ardından Edna, her geçen gün daha öfkeli, daha bayağı ve daha az seksi oluyordu; ayrıca yalnızca Ron’a karşı değil, çocuklarına, kendisinin ve Ron’un anne babasına karşı kötü davranıyordu. ……

Edna’nın sorunları yüzünden Ron,öfkelenmeye ve depresyona girmeye başlayınca, avukatlarıyla bir boşanma anlaşması yapma olasılığını görüştü. Bu görüşmede öğrendikleri çok kötüydü.Edna’dan ayrılması ona pahalıya patlayacaktı ve ve çocukların velayeti büyük bir olasılıkla Edna alacaktı…. Ne yapmalıydı?

Ron RDDT yi tercih etti.Ona içindeki öfke ve depresyonda karısı Edna’nın büyük bir payı olduğunu ama kendisinin de payı olduğunu gösterdim. Evet Edna makul davranmıyordu ama Ron da zihninde ve kalbinde, onun makul davranmasını talep ediyordu. Evet Edna çocuklarına karşı adil değildi ama Ron da onun adil olmasını (yalnızca tercih etmiyor) ısrarla istiyordu……..’

Kitap kendi içinde aşamalar barındırdığından ilk iki aşamadan sonra son aşamaya gelerek ‘Daha iyi kalmak’ile ilgili bilgiler veriyor. Bu bölümde daha önceki bölümlerde kendinize yardım etmeniz için sunulan öneriler ilk olarak özetleniyor. Daha sonra da iyi olarak kalmaya devam emeniz için sakınmanız gereken bazı yöntemlerden bahsediliyor.

Gerçek ve olası tersliklerle baş etmek için kullandığımız mantıklı felsefe, bu terslikler yüzünden kendinizi nasıl üzdüğünüz konusunda kullanışlı ve ve edimsel bir bakış açısı kazanmak içinde kullanılabilceği güzel bir dille okuyucuya aktarılıyor.

Önemli not: Bu yazının tüm hakları Dr. Murat Artıran’a aittir. Yazının tamamı başka bir kaynakta (ödev, site, makale, kitap vb.) KULLANILAMAZ.Yayın tarihiKategorilerMakaleler ve Kitap ÖzetleriKendinizi nasıl mutlu edersiniz içinbir yorum yapınDüzenle”Kendinizi nasıl mutlu edersiniz”

Rasyonel Duygucu Davranışçı Terapi Hakkında

Yazan: Dr. Murat Artıran

Rasyonel Duygucu Davranışçı Terapi, bilişsel davranışçı terapilerin ilkidir ve üzerinde en çok araştırma yapılmış olanlarından biridir. Dr. Albert Ellis tarafından 1950’li yıllarda felsefeyi de içine katan, biliş sistemlerini inceleyen, duyguları araştıran ve en sonda da davranışsal ve sosyal düzenlemeleri ortaya koyan bir yapılandırmacı (constructive) terapi şeklidir. Göründüğü üzere akıl-beden ilişkisini, düşünce-duygu-davranış etkileşimini, sosyal ve çevresel unsurların insan psikolojisindeki etkisini ortaya koyan bir yapısı vardır. Yani insan psikolojisine dar bir çerçeveden bakmaz. Bilinçaltındaki etkenler, felsefe, terapötik ilişki, pozitif psikolojiyi reddetmez aksine değerlendirir.

Bilişsel Süreçler

RDDT’nin bazı ön kabul edişleri diğer bilişsel terapilerden onu ayırır. Bunlardan bazıları şunlardır:

Algılarımız bizi yanıltabilir dolayısıyla RDDT algıları reddetmez ancak bunlara kilitlenmez.

Otomatik düşünceler bizim psikolojimizi belirlemez ancak modumuzu tayin edebilir.

İrrasyonel inanışlar insan psikolojisindeki rahatsızlıkların ana kaynaklarıdır.

Duygular niceliksel olarak değil niteliksel olarak birbirinden ayrılır.

Duygu yönetimi ancak düşüncelerin yönetimi ile mümkündür.

Aşırı talepkârlık (demandingness) psikopatolojiye yol açan ana sebeptir.

Düşünce-duygu-davranış aynı anda meydana gelir, ayrıştırılamaz.

Psikolojik tedavi için uzun süreli değişim, felsefik anlayış, kendini gerçekleştirme esastır, ve bunun sağlanması için kişinin enerji, efor, zaman ve gayret sarfetmesi gerekir; tek başına farkındalık kazanmak veya katarsis ile iyileşme sağlanamaz.

Liste uzayıp gidebilir, şimdilik bu kadar.

RDDT’yi anlamak kolay, uygulaması zordur denilebilir. Ancak yine de bazılarına göre RDDT entegretif bir terapi şeklidir ve danışana göre ve danışanın sorunlarına göre tedavi planı kolaylıkla adapte edilebilir.

Avantajlarından bir tanesi de diğer terapi şekillerine göre çok değil ancak biraz daha kısa süreli olmasıdır. Tecrübelere göre ve bilimsel araştırmalar ışığında söyleyebilirim ki RDDT terapilerinin 8 ila 16 seans arasında, birçok danışanda olumlu anlamda bir değişiklik sağlanabilmektedir.

Hepinize sağlık ve mutluluk dileklerimle..

Önemli not: Bu yazının tüm hakları Dr. Murat Artıran’a aittir. Yazının tamamı başka bir kaynakta (ödev, site, makale, kitap vb.) KULLANILAMAZ.Yayın tarihiKategorilerMakaleler ve Kitap ÖzetleriRasyonel Duygucu Davranışçı Terapi Hakkında içinbir yorum yapınDüzenle”Rasyonel Duygucu Davranışçı Terapi Hakkında”

Çocuklarla Psikoterapide Gözlem ve Görüşme Teknikleri

Yazar: Dr. Murat Artıran

Çocuklarla Psikoterapide Görüşme nedir, temel özellikleri nelerdir?

Çocuklardaki gelişimsel düzeylerinin, duygudurumlarının, bilişsel yapılarının, davranışlarının, sosyal ve okul durumlarının, günlük hayatta yaptıklarının,  ilgi duyduklarının, (varsa) anormalliklerinin, (varsa) sorunlarının, aile iletişiminin,  sorunlarla başa çıkma kabiliyetlerinin anlaşılmasında ve tedavide, eğitim planı ve programı hazırlamada, diğer özel amaçlarda kullanılır.

Bilgi toplamak, çocukların kendi öznel perspektiflerini görmek ve çocuğun güvenini kazanmak için çocuklarda görüşme becerisi çok önemlidir (La Greca, 1990. p.4)

Bireyi tanımak amacıyla, görüşme tekniğini kullanmasını bilen, zamanı, yeri belli olan, bir plan dahilinde düzenlenen etkileşim sürecidir.Görüşme tekniği ile çocuk ve çevresi hakkında ayrıntılı bilgi elde edilir.

Görüşmeler, çocukları değerlendirme işleminde kullanılan en yaygın metodtur (Busse & Beaver, 2000).

Amerikan Psikolojik Birliği (APA) yaptığı araştırmada klinik görüşmelerin diğer yöntemler (testler) arasında en sıklıkla kullanılan birinci yöntem olduğunu belirtmektedir (Wakins, 1995).

Görüşmelerdeki bazı detay farklılıkları:

Psikoterapi görüşmeleri de bu maddelerin hepsini kapsar ancak bunlara ek olarak psikoterapi görüşmeleri genelde duyguların dışa vurumunu, duygu ve düşüncelerin alttaki nedenlerini ve değişimin sağlanması için kişinin diyaloglar sırasında desteklenmesini içerdiğinden normal görüşmelerden ayrılır. Ayrıca psikoterapide tedavinin altın kuralı kendinizi danışanın yerine koyabilmek onun gibi hissedebilmektir (empati).

Psikiyatristler genelde ilk seansta tanı koymak için görüşme yaptıklarından spesifik konularda doğrudan sorular sorarlar, bu tarz bir görüşmede de psikoterapik görüşmeden ayrılır.

Bilimsel araştırma amaçı yapılan görüşmelerde psikologlar konuşmanın araştırmanın konusuna göre kesin sınırlarla belli bir konu çerçevesinde sürmesine çok önem verebilirler.

Mahkeme amaçlı görüşmelerde, belli bir bilginin edinilmesine yönelik spesifik sorulara odaklanılabilir. Örneğin kapalı uçlu sorular (evet-hayır) diğer görüşmelerden çok daha fazlaca kullanılabilir.

Görüşme tekniklerinin olumsuz yönleri ve/veya verimsiz kaldığı zamanlar: Dikkat dağınıklığı, okuldaki arkadaş ilişkilerindeki problemler veya agresif davranışlar problemi varsa, çocuk bunu görüşme sırasında saklama durumunda olabilir. Ailenin anlatmak istemediği şeyler olabilir.

Önemli not: Bu yazının tüm hakları Dr. Murat Artıran’a aittir. Yazının tamamı başka bir kaynakta (ödev, site, makale, kitap vb.) KULLANILAMAZ.Yayın tarihiKategorilerMakaleler ve Kitap ÖzetleriÇocuklarla Psikoterapide Gözlem ve Görüşme Teknikleri içinbir yorum yapınDüzenle”Çocuklarla Psikoterapide Gözlem ve Görüşme Teknikleri”

Ergenler ve Bilişsel Yaklaşım

Yazar: Dr. Murat Artıran

Ergenlik, diğer alanlarda olduğu gibi, bilişsel gelişimin üst düzeyde gerçekleşmeye başladığı, bireyin, soyut düşünme kapasitesinin sınırlarını zorladığı ve yaşama, insanlara ve kendisine dair belirli inançları geliştirmeye en açık olduğu dönem olarak ifade edilebilir. Dolayısıyla bu dönem, bilişsel şemaların da oluşmaya başladığı dönem olarak dikkati çekmektedir (Erikson, 1964, 1968). Buna göre bu dönemdeki bireylerden sosyalleşmek, kendi öznel kimliklerini oluşturmak, ilgi gösterdikleri konuları belirlemek, özgürleşme isteklerini gerçekleştirmek, öz yönetimlerini gerçekleştirmek, ilişkilerini yönetebilmek, karar alma becerilerini kullanmak ve topluma uyumlu bireyler olmalarında başarılı olmak gibi beklentiler vardır (Bandura, 1986; Erikson, 1964, 1968).

Ayrıca ilişkilerde, duygu ve düşünceleri doğru ifade edebilme, yaratıcılık, kendine güven ve kendi kendine yetmek, gelecek planları yapmak, hedeflerin olması, sorumluluk sahibi olmak becerilerinin gelişmesi de ergenlerden beklenen diğer özelliklerdir (Gonzalez, Nelson, Gutkin, Saunders, Galloway ve Shwery, 2004; Flett, Druckman, Hewitt & Wekerle, 2011).

Bernard, Ellis ve Terjesen’in (2006) belirttiği gibi Rasyonel Duygucu Davranışçı Terapi’ye (RDDT) göre inanç ya da inanç sistemi insan bilişinin bir parçasıdır ve bireyin akıl sağlığı ve psikolojik iyi olma haliyle doğrudan ilgilidir. RDDT’ye göre “başarmak zorundayım” gibi “ya hep ya hiç”çi yaklaşımlar ya da “hata yapmak korkunçtur” gibi felaketleştirici bakış açıları akılcı olmayan inançlardan kaynaklanır (Bernard ve ark., 2006; Boendermaker, Prins, & Wiers, 2015). Örneğin, bazı çocuklar ve ergenler sahip oldukları akılcı olmayan inançlar (irrasyonel) nedeniyle “matematik dersinde başarılı olmam imkansız” gibi gerçekliği çarpıtan genellemeler yaparlar. Akılcı olmayan inançlar sadece gerçekliği çarpıtmayıp, aynı zamanda bireylerin yalnızca olumsuz yönlere odaklanmasına neden olduğu için, kendi kendisini besleyen bir karaktere sahiptir (Bernard ve ark., 2006). Çocuk ve ergenlerde görülen bazı akılcı olmayan inançları Waters (1982) şöyle sıralamaktadır: “başkalarının beni sevmemesi çok kötüdür”, “kazanmak zorundayım”, “hiçbir şey için beklemek zorunda değilim”, “dünya adil olmalı ve kötü insanlar cezalandırılmalıdır”, “yetişkinler mükemmel olmalıdır”. Yine Waters’a göre ergenlerde diğer bazı yaygın olarak görülen akılcı olmayan inançlar şöyle sıralanabilir: “arkadaşlarımın beni sevmemesi çok kötüdür”, “elimde değil, ben böyleyim, hiç değişmeyeceğim”, “başarısız olmaktansa risk almamak daha iyidir”, “hep diğerleri sorumlu olmalıdır”, “akranlarıma uyum sağlamak zorundayım” (Waters, 1982; Bernard ve ark., 2006).

Kültürel açıdan bakılacak olursa Türkiye’de bu konuda birçok araştırma vardır. Çivitçi’nin (2005) belirttiği gibi ilk ergenlik (11-14 yaş) dönemindeki çocuklarda, utanç, suçluluk, kaygı gibi olumsuz duygularla birlikte depresyon görülebilmekte ve pek çok durumda, bu olumsuzlukların üstü öfke ile örtülebilmektedir. Ergenlerde bilimsel düşüncenin yeterince gelişmemiş olması “ya hep ya hiç” gibi iki kutuplu bir bakış açısıyla birleşince yaşadıkları duygusal çalkantıların kaygıyı daha da artırması olası bir sonuçtur. Bu noktada, çocuklara veya ergenlere yönelik, onlara, bilimsel düşünmeyi aşılayarak, akılcı olmayan inançlardan kurtulmalarını sağlayacak RDDT’nin esaslarına dayanan Akılcı Duygusal Eğitim’in etkili olacağı düşünülebilir. Çivitçi (2005, 2006) bu hipotezi denemek amacıyla ilköğretim yedinci sınıf öğrencilerine yönelik bir eğitim programı hazırlamış ve bu programın onların akılcı olmayan inanç düzeylerini, sürekli kaygı düzeylerini ve akılcı karar verme düzeylerini nasıl etkilediğini araştırmıştır. Programın, akılcı olmayan inançları azaltacağına yönelik öngörü araştırma sonunda desteklenmiştir (Çivitçi, 2005). Araştırmanın incelediği diğer iki değişken için aynı olumlu sonuca ulaşılmamıştır. Kaygı düzeylerinde olumlu yönde değişiklik olmaması programın uygulanış biçimine ve kaygının akılcı olmayan inançlar dışında başka kaynaklardan da beslenebilmesine bağlanmıştır. Bir diğer çalışmada Güler ve Çakır (2013) sınav kaygısını tahmin eden değişkenler üzerine eğilmiş ve akılcı olmayan inançlarla sınav kaygısı arasında doğru orantılı bir ilişki tespit etmiştir. Bu sonuç RDDT’nin kuramsal öngörüsüne uygun olup “insanların kendi kendilerine yarattıkları akılcı olmayan inançları kaygıya neden olur” (Crawford ve Ellis, 1989- Akt. Güler ve Çakır, 2013) savını desteklemektedir. Bu bulgular doğrultusunda araştırmacılar, sınav kaygısı ile başa çıkabilmek için önce akılcı olmayan inançların değiştirilmesi gerektiği sonucuna varmışlardır.

Ellis ve arkadaşları kuramın ilk yıllarından beri RDDT’nin direktif, aktif, eğitim içeren bir psikoterapi olduğunu söylemlediler. RDDT’nin önleyici uygulamalarda da kullanılabileceğine dikkat çektiler. Dolayısıyla çocuklar ve ergenlerin ruh sağlıkları için önleyici uygulamalarda RDDT’nin kullanılabileceğini iddia etmişler ve bu yönde araştırmalar yapmışlardır (Gonzalez, Nelson, Gutkin, Saunders, Galloway ve Shwery, 2004). Hajzler ve Bernard (1991) ADDT’nin, ergen örneklem üzerinde; irrasyonel inanışları, anksiyeteyi, ve davranım bozukluklarını sırasıyla, % 88, % 80 ve % 57 oranında azalttığını, buna karşın içsel kontrol odağını ve kendine güveni ise sırasıyla % 71 ve %57 oranında yükselttiğini rapor etmişlerdir. Gonzalez ve arkadaşları (2004) RDDT ve Çocuklar ve Ergenler adlı meta analiz çalışmasında RDDT tedavisi ile çocuk ve ergenler üzerinde gerçekleştirilen psikoterapötik uygulamaları incelemişlerdir. Çalışma, çocuk ve ergenlerden oluşan örneklem üzerinde deney grubunun kontrol grubuna göre yaklaşık %69 oranında irrasyonel inanışlarda azalma gösterdiğini ortaya koymuştur.

Önemli not: Bu yazının tüm hakları Dr. Murat Artıran’a aittir. Yazının tamamı başka bir kaynakta (ödev, site, makale, kitap vb.) KULLANILAMAZ.Yayın tarihiKategorilerMakaleler ve Kitap ÖzetleriErgenler ve Bilişsel Yaklaşım içinbir yorum yapınDüzenle”Ergenler ve Bilişsel Yaklaşım”

Psikoterapide Rasyonel Duygucu Davranışçı Kuram ve Rasyonel Duygucu Davranışçı Terapi

Yazar: Dr. Murat Artıran

Dr. Albert Ellis 1958’de Rasyonel Psikoterapi adıyla başlatmış olduğu teröpatik kuramını 1994 yıllarına gelindiğinde Rasyonel Duygucu Davranışsal Terapi olarak adlandırmıştır (Ellis, 1994; Bernard & DiGiuseppe, 2000; Collard & O’Kelly, 2011). Kuram bilişsel, duygusal ve davranışsal süreçlerin insanların psikolojik iyi olma hallerini, duygu durumlarını, davranışlarını, beden sağlıklarını, kişiler arası ilişkilerini ve sosyal hayatlarını etkilediğini öne sürer (Ellis, 1987, Bernard & DiGiuseppe, 2000; Dryden, 2011). ABCDEF modeli olarak ifade edilen bir model üzerinden kuramın varsayımları uygulamada terapötik ortamda kullanılır (DiGiuseppe ve ark., 2014).

RDDT’de Felsefi Temeller

Kuramını felsefi bilgiye dayandıran Ellis, uzak doğu ve antik çağ filozoflarının düşüncelerden ve özellikle Stoiklerden etkilendiğini ifade eder ((Ellis, 1958, 1979). Epectatus’a göre insanlar ‘şeyler’den dolayı değil ancak onları nasıl algıladıklarından dolayı etkilenirler (Ellis, 1958, 1979, 1994). RDDK’ye göre de insanlar olaylar veya durumlar karşısında davranım veya duygulanım içersine girmez ancak bu olay veya durumları nasıl algıladıkları ve nasıl değerlendirdiklerine bağlı olarak davranış, duygulanım ve düşünceler içerisinde olurlar. RDDK’nin bir diğer felsefi kaynağı Epikürizmden gelir, yani aslında RDDK, Stoacılık ve Epikürcülük sentezinden yola çıkan bir yaklaşıma sahiptir (DiGiuseppe ve ark., 2014). Epikuros ahlak felsefesi geliştirmiştir ve epikurosçular için felsefenin ana amacı mutluluktur (eudaimonia) (Ryff & Singer, 2008). Epikuros (M.Ö.341-270) anksiyete ve kaygının sebeplerinin kişinin arzu ettiği şeyi elde edememesinden kaynaklanan bir durum olduğunu söylemiştir (Mercer, 2009). Anksiyete ve kaygının olmaması için, arzu edilen şeyin hala var olmasına rağmen kişinin onu elde edip etmemesini önemsememesinin anksiyete ve kaygı düzeyini düşüreceğini veya tamamen ortadan kaldıracağını belirtmiştir (Mercer, 2009). ADDK’de problemlerin ve rahatsızlıkarın tedavisinde de bu anlayış yatar: İlk önce sıkıntı yaratan şeyin bir gerçek olduğu kabul edilir veya gerçek olmasa dahi o birey için ve o anda gerçekten varmış gibi farzedilerek kişinin bunu değerlendirmede kullandığı inanışlar irdelenir (Robb, Backx & Thomas, 1999).

Önemli not: Bu yazının tüm hakları Dr. Murat Artıran’a aittir. Yazının tamamı başka bir kaynakta (ödev, site, makale, kitap vb.) KULLANILAMAZ.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir